Sine-Sen olarak bir bildiri kaleme aldık ve 1 Mayıs’ta setlere değil alanlara çıkma çağrısı yaptık.
Özgür Emek ve Özgür Sanat İçin: 1 Mayıs’ta Alanlardayız!
Sinema ve dizi sektörü, izleyiciye ulaşan parlak ekranların arkasında büyük bir emeği barındırır. Setler gün doğmadan kurulur, yüzlerce işçi kolektif bir iş bölümüyle hareket eder. Işıkçısından makyözüne, kostümcüsünden senaristine, oyuncusundan kurgucusuna kadar herkesin emeğiyle hayat bulan bu üretim, ne yazık ki her geçen gün daha da güvencesiz, daha da sömürüye açık bir hale geliyor.
Bu durum sadece özel sektörle sınırlı değil. Kamusal yayıncılık yapma sorumluluğu taşıyan TRT yapımlarında bile, işler taşeron şirketlere, onlar da işleri alt taşeronlara devrederek, emekçiyi zincirin en zayıf halkası haline getiriyor. Sigorta primleri asgari ücret üzerinden yatırılıyor, fazla mesailer görmezden geliniyor, iş güvenliği neredeyse yok sayılıyor.
Set işçileri, hiçbir denetime tabi olmayan şirketlerin insafına terk ediliyor.
Dahası var. TRT gibi halkın vergileriyle ayakta duran bir kurum, artık kamu yayıncılığını değil, siyasi iktidarın politik ihtiyaçlarına uygun bir yayın politikası izliyor. Bu atmosferde sanat işçilerinin özgürce düşüncelerini ifade etmesi, muhalif ya da eleştirel bir duruş sergilemesi neredeyse suç sayılıyor. İfade özgürlüğü kapsamında toplumsal adaletsizliğe ses çıkaran, boykot gibi demokratik haklara destek veren sanatçılar fişleniyor, soruşturuluyor ve işlerinden atılıyor.
Oysa sanat özgür olmadıkça, toplum da özgür olamaz. Sanat emekçisi güvencede olmadıkça, nitelikli bir sanat üretimi mümkün olmaz. Sine-Sen olarak bu yaşananları emek ve sanat düşmanlığı olarak görüyor ve sendikal mücadeleyi büyütmek için gayret ediyoruz. Kanunları umursamayan, denetimden uzak adeta kölelik koşullarını dayatanlara, kamu yayıncılığını siyaset aracı haline getirenlere, sanatçıları susturmak isteyenlere karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Bu düzeni ancak örgütlü sendikal mücadeleyle değiştirebiliriz.
Sendikalı olmamızı engelleyen, grevlerimizi yasaklayan, hakkımızı arayıp sormamızın önünde engel olan, konuşanın kapısına dayanan baskıcı düzene karşı 1 Mayıs’a!
Daha fazla kâr için işçiyi yoksullaştıran, rant için kentleri ve doğayı betona boğan sermaye düzenine karşı 1 Mayıs’a!
Asırlık yardım kuruluşlarını bile depremde çadır satar hale getiren, doğal afetleri felakete çeviren bu bozuk düzene karşı 1 Mayıs’a!
Memleketi şirket gibi yöneten zihniyete karşı emeğin Türkiye’si için 1 Mayıs’a!
İnsanca yaşamak için, insanca çalışmak için, güvenceli bir iş için, güvenli bir gelecek için, haklarımız için 1 Mayıs’a!
Sektörün tüm emekçilerine sesleniyoruz:
Yalnız değilsiniz.
Sizi görünmez kılmak isteyenlere karşı, görünür olmak için.
İfade özgürlüğü için.
İnsanca çalışma koşulları için.
Sanatın itibarı, emeğin hakkı için…
1 Mayıs’ta Sine-Sen kortejinde buluşalım. Birlikte yürüyelim. Çünkü bu sektör, bu film, bu hayat bizim.